George Orwell’ın “Hayvan Çiftliği” ve “1984”, Ray Bradbury’nin “Fahrenheit 451” kitapları gibi sistem eleştirisi içeren distopik romanlar yayınlanmalarının üzerinden 70 yıldan fazla geçmesine rağmen pek çok ülkede en çok satanlar listesinde yer alıyor. Üstelik distopik kitaplara olan ilgi 2010’larda “Açlık Oyunları” gibi serilerin sinemaya uyarlanmasıyla katlanarak artarken, yapılan anketler de Z kuşağının sistem eleştirisi yapan romanları sevdiğini gösteriyor. Sadece ABD’de aşırı sağcı Başkan Donald Trump’ın Ocak ayında iktidara gelmesinden bu yana ülkede distopik kitap satışlarında patlama oldu.

Orwell ve Bradbury’nin romanlarının yanı sıra Margaret Atwood’un kadınların üremeye zorlandığı totaliter bir toplumda geçen “Damızlık Kızın Öyküsü” kitabı ve Suzanne Collins’in distopik “Açlık Oyunları” serisi hala ABD Amazon ve USA TODAY’in En Çok Satanlar listesinde bulunuyor. Ancak, bir diğer araştırmaysa, Z kuşağının başını çektiği bu distopya merakına rağmen, Amerika ve Avrupa’da özellikle gençler arasında sağ görüşün yükseldiğini gösteriyor. Gençlerin sistem karşıtı, demokrasi, distopya, tiranlık ve feminizmi konu alan kitaplar okumalarına rağmen sağ görüşe kaymaları dikkat çeken bir eğilim olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle son zamanlarda kurgu eserlerde kadın haklarına dair mesajların ön plana çıktığı bilinirken, Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya’da yapılan son seçimler, 20’li yaşlardaki erkeklerin sağa kaydığını, kadınların ise sol partilere oy verdiğini ortaya koyuyor. Nitekim 3 Haziran’da seçime giden Güney Kore gibi demokrasilerde, Z kuşağı erkekleri özellikle pandemiden bu yana göreceli avantajlarının azaldığını görüyorlar. Öyle ki bazı ülkelerde 20’li yaşlardakiler arasındaki cinsiyete dayalı ücret farkı genç kadınlara avantaj sağlıyor.

Fransa’da geçtiğimiz yıl yapılan parlamento seçimlerinde 18-34 yaş aralığındaki erkeklerin Marine Le Pen’in aşırı sağ partisine kadınlardan daha fazla oy verdiği belirtiliyor. Genç erkeklerin kadınlardan daha fazla Muhafazakar Parti’ye oy verdiği İngiltere’de Channel 4 kanalının yaptırdığı son araştırmaya göre, 13-27 yaş aralığındaki insanların yarısından fazlası ülkenin diktatörlük olmasını tercih ediyor. Bu eğilimi gören bilim insanları, gençlerde kitaplardan ve sosyal medyadan edinilen bilginin davranışları nasıl etkilediğine dair araştırmalar yapmaya başladı bile. İngiltere’de Cambridge Üniversitesi’nde sosyal bilimci olan Jonathan R Goodman, “Guardian” gazetesine yazdığı makalede, insanlarda “öğrenme önyargıları” olarak bilinen bir özelliğin bulunduğuna dikkati çekti. Goodman’a göre, antropoloji ve psikolojideki çalışmalar, insanların etraflarındakilerin, özellikle de başarılı gördükleri kişilerin, inandıklarına inanma eğiliminde olduğunu gösteriyor. Bunlar uyum ve prestij önyargıları olarak biliniyor ve bilgileri nasıl algıladığımız üzerinde güçlü etkileri olduğu düşünülüyor. Polonyalı psikolog Solomon Asch de bunu görsel yargı üzerine yaptığı klasik deneysel çalışmada göstermişti. Deneyde, deneklerden bir kart üzerindeki çizgileri karşılaştırmaları istendiğinde, katılımcılar gruptaki diğer kişilerin fikirlerini duyduktan sonra kısa çizginin daha uzun çizgiyle aynı uzunlukta olduğu konusunda hemfikir olmuştu. Goodman, bu önyargıların insanlarda muhtemelen daha etkili bir şekilde koordine olabilmeleri için evrimleştiğini söylüyor. Ancak aynı önyargılar, insanları otokratik liderler tarafından sömürülmeye karşı da savunmasız bırakıyor. Başka bir deyişle insanlar tabiatları gereği güvenilmez olana güvenme eğiliminde. O zaman otokratlara kanmak için mi yaratıldık?

Güçlü adamlara güvenmek insan doğasıdır ancak onlara direnmek için araçlar da geliştirdik. İnsan ataları insan doğasının en iyi unsurlarını en kötü unsurlara karşı dengelemenin yollarını buldular ve bunu yaparken de yerleşik önyargılarımızın etkisine karşı koydular. Orwell gibi yazarlar yaşadıkları dönemin toplum düzeninde önce kendi önyargılarını kırdı. Daha sonra da toplumun önyargılarını kırmak için kasvetli olduğu kadar aydınlık verici o distopik romanları yarattı. Z kuşağı okumaya devam ederek bir gün tabiatlarına karşı çıkma cesaretini gösterebilecek mi sorusunun cevabını ise henüz bilemiyoruz.