Attilâ İlhan, Türk edebiyatına ve fikir hayatına damgasını vuran çok önemli bir aydın ve eylem adamıydı. Yazar, edebiyatçı, gazeteci, düşünür, kültür adamı… Bütün bu sıfatları çoğaltmak mümkün tabii ama önce insan, ailemizin onuru, benim dayım. Sadece kendime ayırdığım şeyleri paylaştığım tek insan. Kendine ait olmayan ama yalnız kendi olan herkese el vermiş, emek vermiş bir insan. Daima farklı olmuş, farklı yaşamış, farklı düşünmüş ve bu farklılıklarıyla da toplumun her kesimine, her katmanına mal olmuş bir insan. Yaşamını felsefesi ve ideolojisiyle aynı paralelde yaşayan bir insan. Eylemci, muhalif, lirik… Ama yerli, her zaman Anadolulu.
Ve şair…
En şair…
Hayat şairi.
Hayatı da hep şiir gibi yaşayan, doğrusu yazdıkları da üstüne pek yakışan bir şair. Biz harp çocuklarıyız. Bunalımların anaforundan geliyoruz. Yüksek gerilimler yaşadık. Dünyanın, ülkemizin, kendi kendimizin devrimlerini, değişimlerini gördük. Bu sancılar ve çarpıntılar sonunda, şiirimizde bazı yumruk kadar sert ve haşin, bazı bir tokat gibi çatlayıcı, bazı da yoksul bir yürek gibi içli ve mahzun oldu. Fakat daima şu çizgiyi tutmasını bilerek: Yurt ve dünya için barış, bütün insanlar için hürriyet ve mutluluk! Evet, bunlar iki bin yıllık özlemler. Evet bunlar için yüzyıllar boyunca çok şair eskidi ve ufalandı. Belki biz de eskidik ve ufalandık. Ama bunlar için az şey mi? Koskoca bir yaşamı bu kavramlar üzerine kurmak az şey olur mu? Yaşam Attilâ İlhan’da Attilâ İlhan da yaşamda çok şey oldu. Hürriyet ve İstiklâl onun karakteri oldu. Barış oldu, sevgi oldu. Öncü oldu. Yaşamı boyunca yüksek gerilimlere maruz kalan böylesi bir şairin şiirleri onun ruhundan gerilime açılan büyük birer kapı oldu. Hep önde oldu. Çağdaş bir fikir bileşimi ile özgün bir imge bileşimini iç içe geçirerek oluşturdu şiirlerini. Cesur oldu… Sadece bilgiyle değil, duyguyla yazdı; bilginin duyguya, duygunun imgeye dönüştürülmesini de şairin asıl işi yani zanaatı olarak yorumladı. O, onu okuyan herkesin çocuğu, onu okuyan herkes onun çocuğu oldu.
Ya biz idam duvarıyız, karşımızda çok
insan öldürdüler
Onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık
Temelimiz kanla beslendi ama
nedense uzamadık
Öyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil
Hâlbuki ne kadar da yorgunuz
Ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz.
Ayrılıklarımızda, aşklarımızda başvurduğumuz şairimiz oldu. O ne zaman aşktan söz etse, onun aşkı bizi etkiledi. Attilâ İlhan aşktan etkilendi mi onu çok bilemiyoruz ama o aşkı fena etkiledi, onu iyi biliyoruz. Sevgilimiz, arkadaşımız, ailemizden ya da çevremizden herhangi biri mutlaka bize bir Attilâ İlhan şiiri okumuştur. Okumamışsa da mutlaka bir gün okuyacaktır. Bağımsız bir aydındı Attilâ İlhan ve Türkiye’nin bağımsızlığı için var gücüyle çalıştı.
Bu ülkenin en önemli sorunu aydınları. Tanzimat kafasına sahip olan aydınlar. Halkı hiçbir şey bilmeyen ve aptal yerine koyan aydınlar. Oysaki bilmiyorlar ki halk en önde. Halkın ardından aydınlar geliyor… Bilmedikleri şu; halkın süzüle süzüle getirdiği öyle bir yaşam tecrübesi ve sağduyusu var ki bunu ben de anlatamam. Bu topraklara, bu ulusa derinden bir sevgiyle bağlıydı. Aydınlanmacı cumhuriyet geleneğinin sarsılmaz bir taşıyıcısı oldu. Bu milletin değerlerine saygı duydu. Bu ülkenin tarihiyle barışını yaşadı.
Bir gece sabaha karşı
Dehşetini birden kaybedecek gelmeyişin
Islığımın tadında bir değişme
İç tartışmalarımda büsbütün başka bir tutum
Büsbütün başka kıvılcımlar
Ve en padişah korkulara direnebilen
Yepyeni bir Mustafa Kemal davranışı
Yegâne uygarlık modelinin Batıda olduğu fikrine hep karşı çıktı. Batı özentisiyle yaşamaktan ve batıyı taklit etmektense, kendi kültürümüze ve değerlerimize sahip çıkarak yaşamamız gerektiği; bu yönümüzle batıya örnek olmamız gerçeğini savundu.
Aşkı, şiiri ve kavgayı hep çok sevdi. Bağımsızlık ona, o bağımsızlığa tutkundu. Daima güler yüzlü, soğukkanlı, sabırlı, şefkatli; görüşleri net ve geniş, kafası aydınlıktı. Hemen kabullere her zaman karşı oldu. Her düşüncenin karşıtını öne sürerken, doğru diye düşündüğü fikirlerin yılmaz savunucusu oldu. Her gün sanki ertesi gün önemli bir sınavı varmış gibi çalışan bir öğrenciydi. Disiplinli, düzenli, edebiyatın olduğu kadar yalnızlığın da şövalyesi oldu. Öyle sıcak, öyle sakin, öyle alçak gönüllüydü… Bilgili ve kültürlü olmasından ziyade, bilge olması Attilâ İlhan’ı Attilâ İlhan yapan özelliği oldu.
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Bir dakika bile çıkmıyorsun aklımızdan
Koşar gibi yürüyüşün,
Karanlıkta bir mum gibi aydınlık gülüşün,
Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
Sen bize kalbimiz kadar, elimiz
kadar yakınsın.
Emperyalizme karşı duruşun Türkiye’deki en önemli simgelerinden biri oldu. Son dönemde başlattığı “Bir Millet Uyanıyor” adlı kitap dizisinde “Parola Vatan; İşareti Namus”tu. Bu kitap dizisinde farklı görüşlerden olan tüm yurtseverleri buluşturdu. Yaptığımız sohbetlerimizde (Bana hep “çocuk” diye hitap ederdi) “Çocuk, edebiyat haksızlıkları görüp yansıtma arzusundan doğar. Edebiyatçı sadece kitabını yazmakla uğraşır. Bireysel ya da toplumsal olarak söylemek istediği bir şey vardır, onu söyler. Yazarlıkla, reklam yazarlığını ayırmak lazım” derdi.
Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk
Gece trenlerine binme, kaybolursun.
Sokaklarda mızıka çalma çocuk, vurulursun
Hayatı boyunca da bunu yaptı. Savunduğu fikirlerin, ilkelerin peşinden koştu. İnandığını yazdı, inandığını söyledi. Sadece yazmadı, inançları uğruna yılmadan mücadele etti. Eziyet gördü, tahkikata uğradı, hakkında soruşturmalar açıldı. Hiç aldırmadı. Bıkmadan usanmadan inandıklarını söylemeye ve yazmaya devam etti. Yaşamının son günü dahil hep yazdı. Daima yazdı.
O sözler ki mahpushane avlularında demirli
kırbaçlar gibi şaklar
Kalbimizin üstünde dolu bir tabanca gibi
ölüp ölesiye taşırız
O sözler ki çıkmıştır ağzımızdan bir kere
Uğrunda asılırız
Türk dilinin bayrağı oldu. Attilâ İlhan’ın eserlerinde toplum diyalektiğinin bireysel diyalektikle birleştirmek isteyen bir tarzda olduğu açıkça görülür. En önemli özelliklerinden biri “halkı, halka, halkın diliyle” anlatması oldu. Dili hepimizin dili, aşkı hepimizin aşkı, kavgası hepimizin kavgası oldu. Bütün yazdıkları birbirini tamamladı. Hiçbir zaman çağın gerisine düşmedi ve gençlere olan güvenini yitirmedi. Gerek yazıları gerek söylemleriyle gençleri fazlasıyla yüreklendirdi ve onlara kendilerini sorgulamasını öğretti. “Dip Dalgası” adını verdiği ve tüm gençlere güvenini ve inancını kanıtlayan tezinin gençler içinde tsunamiye dönüşerek çoğalması, görüş ve inancının ne kadar kuvvetli bir temele dayandığının göstergesidir.
Attilâ İlhan tek başına bir kadro, toplumcu yazar örneğinin Türkiye’de ilk akla gelen isimlerinden biri oldu. Toplumcu yazarlar sevgiyi, coşkuyu,heyecanı ve hayranlığı, nerede olursa olsun aynı oranda yaşar ve hissederler. Üstleri ne kadar kapatılmak istenirse istensin, üstlerine ne kadar toprak atılırsa atılsın, toprağın altında da üstünde de bu duyguları tadarlar. İşte bu duyguları yaşamış, böylesi kavramların öncüsü olmuş koskoca bir Attilâ İlhan için ölüm olsa olsa çok küçük ve sıradan bir şey olurdu. Ama Attilâ İlhan hiçbir zaman sıradan biri olmadı. O hep fenomendi. Sağcısından solcusuna, radikalinden muhafazakârına, liberaline kadar her düşünceden insanda sevgi, saygı ve hayranlık uyandırdı. Ve bunu başarmadaki tek gücü: Sadece kâğıdı ve kalemi oldu…
Sevenleri, okurları ve düşüncelerini paylaşanlar olduğu müddetçe, bu ülke var olduğu müddetçe her zaman yaşayacak; fikirleri ve eserleri bayrağımız gibi sonsuza kadar dalgalanacak.
İyi ki doğdun ATTİLÂ İLHAN.
At ölür meydan kalır
Yiğit ölür şan kalır
Bir Attilâ İlhan ölür
Bir Attilâ İlhan kalır.