CNN Travel’da yayımlanan bu yazı, Türk kahvesinin yalnızca bir içecek değil, neredeyse 500 yıllık bir ritüel ve toplumsal bağ kurma aracı olduğunu vurguluyor. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde yer alan Türk kahvesi, kökenini 15. yüzyılda Yemen’deki Sufi dervişlerin uyanık kalma ihtiyacına borçlu. 1538’de Osmanlı’nın Yemen’i fethetmesiyle kahve saraya ve ardından İstanbul’a taşındı. 1550’lerde Tahtakale’de açılan ilk kahvehaneler, kısa sürede şehrin sosyalleşme mekânları oldu.
Kahvenin hazırlanışındaki fark, cezvede pişirme yönteminde saklı. İncecik öğütülmüş kahve, suyla yavaş yavaş “pişirilerek” köpüklü bir kıvam kazanıyor. İyi bir Türk kahvesi, mutlaka kalın köpüğüyle, yanında bir bardak su ve bir parça lokumla servis ediliyor. Hızlı içilmesi beklenmiyor; aksine kahve yavaş yudumlanıyor, telvesi dibe çökerken sohbet uzuyor. Fincanın sonunda ise çoğu kez kahve falı başlıyor: fincan ters çevrilip telve yorumlanıyor. Kimine göre balık “şans”, kuş “yolculuk” anlamına geliyor. Akademisyenler bunun fal değil, bir hikâye anlatma geleneği olduğunun altını çiziyor.
Türk kahvesi, sosyal hayatın da merkezinde. İki dost uzun zaman sonra buluşmak istediğinde “bir kahve içelim” demesi, aslında “gel, dertleşelim” anlamına geliyor. Gelenekler, evlilik süreçlerine kadar uzanıyor: gelin adayı damada tuzlu kahve ikram ederek sabrını test ediyor.
Kahvehaneler Osmanlı’dan Avrupa’ya uzanan bir kültürel dalga da yarattı. 1652’de Londra’da açılan ilk kahvehane, bir İzmir tüccarının hizmetkârı Pasqua Rosée tarafından işletildi. İngiltere’de bu kahvehaneler “penny university” (bir kuruşluk üniversite) diye anıldı çünkü haberlerin, siyasetin ve fikirlerin konuşulduğu yerlerdi.
Bugün Türk kahvesi küresel markalaşmada espresso kadar öne çıkmasa da hem Türkiye’de hem de yurt dışında yeni kuşak girişimciler bu geleneği yaşatıyor. Londra’da Ayşe Kapusuz’un atölyeleri, New York’ta “Dr. Honeybrew” lakaplı Uluç Ülgen’in fal eşliğinde kahve sunumları bu kültürü yeni nesillere taşıyor. İstanbul’da ise hâlâ en otantik deneyimi bulmak mümkün: Kapalıçarşı’daki Nuri Toplar, İstiklal’deki Mandabatmaz veya tarihi Hafız Mustafa, kahvenin köpüklü tarihini bugüne taşıyan adreslerden bazıları.