Netflix tarihinin en başarılı yapımlarından Stranger Things, final sezonuyla ekranlara dönüyor. Dizi, yaklaşık on senedir yalnızca fantastik hikâyesiyle değil, aynı zamanda başrol çocuk oyuncuların gerçek zamanlı büyümesini izlememizle de pop kültür tarihine kazındı. Eleven karakterini canlandıran Millie Bobby Brown ve diğer genç oyuncu arkadaşlarının hayatını 2016’dan beri şekillendiren bu bilim kurgu dizisi, yarın, 27 Kasım’da başlayan final sezonuyla sona eriyor. Netflix bu vedayı üçe bölüyor: İlk kısmı 27 Kasım’da, ikincisi 26 Aralık’ta, son kısmı ise 1 Ocak 2026’da izleyiciyle buluşacak.

Brown, 2015 yılında henüz on bir yaşındayken, o dönem Montauk adını taşıyan bir Netflix projesi için yapılan seçmelere katılan binden fazla çocuk arasındaydı. Montauk, komplo teorileriyle anılan, ABD’nin New York eyaletinde bulunan gerçek küçük bir sahil kasabası. İddiaya göre ABD hükümeti, 1970’li ve 80’li yıllarda gizli deneylerle milyonlarca Amerikalının düşüncelerini uzaktan kontrol etmeye çalışmıştı. Dizi daha sonra Stranger Things adını aldı ve modern streaming tarihine damgasını vurdu: Biraz büyüme hikâyesi (coming of age), biraz nostalji, bolca doğaüstü gerilim ve Hawkins adlı küçük kasabada açılan karanlık bir paralel evren…

İlk sezon çekildiğinde Millie Bobby Brown henüz on bir yaşındaydı. Sadece üç yıl sonra, 14 yaşındayken Time dergisi onu “dünyanın en etkili 100 insanı” arasına seçti. Vanity Fair’e verdiği bir röportajda, Stranger Things çekimleri sırasında kendisinin ve diğer çocuk oyuncuların set aralarında eğitim gördüğünü anlatıyor ve ekliyor: Ben hiç okula gitmedim.

Bugün Millie Bobby Brown, 21 yaşında, evli, kendi yapım şirketine sahip ve Hollywood’un en çok kazanan genç oyuncularından biri. Ancak hâlâ birçok kişi onu “küçük Eleven” olarak görmek istiyor. Vanity Fair’e verdiği röportajda “İnsanlar sanki hâlâ ilk sezondaki gibi görünmem gerektiğini düşünüyor,” diyor. Mart ayında 65 milyon takipçili Instagram hesabında yayınladığı videoda ise “Ben büyüdüm, ama insanlar benimle büyümek istemiyor” diyerek basına seslendi. Hakkında yazılan haberlerde yalnızca görünüşünün tartışılmasını “Bu gazetecilik değil, bu zorbalık” sözleriyle eleştirdi. Ayrıca röportajda, panik ataklar yaşadığını ve beş yıldır çekimlere yanında terapi köpeği Winnie ile gittiğini anlatıyor. 

Çocuk yaşta üne kavuşmak, yalnızca alkış ve kırmızı halı demek değil. Genç oyuncuların büyüme süreçleri çoğu zaman toplumun gözü önünde, hatta toplumun müdahalesiyle şekilleniyor. Elbette Brown bununla yalnız değil. Geçmişteki çocuk yıldızları hatırlayalım: Emma Watson, ergenliğe bile tam girmeden medyada cinsel ima ve yorumlara maruz kalmıştı. Drew Barrymore ve Daniel Radcliffe gibi isimler ise, sürekli çocuk rolleriyle anılmaya karşı adeta bir başkaldırı olarak, kamuoyu önünde yaşadıkları alkol ve uyuşturucu krizleriyle tepki göstermişlerdi. Kameralar önünde büyüyen çocuklar, çoğu zaman kendilerine değil, başkalarının onlardan görmek istediği versiyonlara dönüşmeye zorlanıyor. Üstelik bu dönüşüm alkışla değil, kimi zaman acımasız bir izleyici kitlesiyle gerçekleşiyor.

Brown, Stranger Things’te canlandırdığı Eleven karakterinde, kinetik güçlere sahip, bir deney laboratuvarından kaçmış ve Hawkins adlı kurgusal kasabada ortaya çıkarak yaşıtlarını doğaüstü bir maceraya sürükleyen bir kızı oynuyor. Millie Bobby Brown’ın kariyerine baktığımızda ise, gerçek hayatta da zaman zaman kendini adeta bir Netflix deneyinin içinde sıkışmış gibi hissettiği ve oradan çıkıp özgürleşmek istediği izlenimine kapılıyoruz.

Final sezonda Eleven bir kez daha dünyayı kurtarmaya çalışırken, perde arkasında Millie Bobby Brown başka bir mücadele veriyor: Genç kadınların büyümesine izin vermeyen toplumsal algıyla. Belki de dizinin asıl finali, bize gizliden gizliye yönelttiği şu soruda saklı: Çocuk oyuncular gözümüzün önünde büyüyor. Peki biz onları çocukken izlemeye alışmışken, bir gün büyüyüp yetişkin olmalarına izin verebilecek miyiz?