Saint Levant son birkaç yılda adını hızlıca duyuran isimlerden. Filistinli, çok dilli, yeni nesil bir müzisyen. Hem rap hem R&B hem de pop sularında gezinen, Arapça, İngilizce ve Fransızcayı aynı şarkıda buluşturabilen biri. İnternetten yükselen ama orada takılı kalmayan bir enerji. Bu hafta İstanbul’da.
Saint Levant gerçek adıyla Marwan Abdelhamid. 2000 yılında Kudüs’te doğmuş. Anne tarafı Cezayirli–Fransız, baba tarafı ise Sırp–Filistinli olan çok katmanlı bir kimliğe sahip. Sanatçının geçmişi de müziğini şekillendiren bir altyapı. Çocukluğunun birkaç yılını Gazze’de geçirmiş; 2007’de ailesiyle birlikte Ürdün’e taşınmış. Bu coğrafi ve kültürel devinim, onun dünya görüşünün ve müziğinin merkezini oluşturuyor.
Müzikal kariyerine 2020 civarında başlamış; bir yandan vokal, gitar, piyano ve saksafon çalmış olmasının da etkisiyle, bu çok yönlülük onun sound’una yansıyor. Tarzı basit değil: Pop, R&B, hip-hop, dünya müziği, Arap popu ve Ortadoğu-Akdeniz temelli halk ezgilerinden izler taşıyan; hem modern hem geleneksel, hem bireysel hem toplumsal bir müzik.
Üç dilde (Arapça, İngilizce, Fransızca) şarkı söylemesi sadece bir “çok dillilik” değil: Bu, hem kimliğini hem de hikâyesini çok katmanlı anlatma aracı. Bu çokdillilik onun uluslararası bir izleyiciye ulaşmasını da sağlıyor. 2023’te çıkardığı EP’si From Gaza, with Love sanatçının hem geçmişine hem kimliğine dair güçlü bir imza oldu. 2024’te yayınladığı ilk stüdyo albümü DEIRA ise daha derin bir adım: Bu albüm hem müzikal çeşitliliğini hem de Filistinli sanatçılarla kurduğu bağları gözler önüne seriyor. Albümde hem geleneksel tarzlar hem de çağdaş sound’lar var.
Özetle: Saint Levant, sadece “orta doğulu rapçi” değil; çok kültürlü, çok dilli, hem topluma hem bireye hem de geçmişe dair hikâyeleri birleştiren bir müzik projesi.
Sanat + Aktivizm + Dayanışma
Saint Levant, 2022′de kurduğu 2048 Foundation (ilk adıyla 2048 Fellowship) ile Filistinli sanatçılara ve yaratıcı gençlere destek veriyor. Sanatın, propaganda değil, dayanışma ve ses yükseltme alanı olabileceğini savunuyor. Sanat ve aktivizmi -tarih, kimlik, göç, aidiyet gibi ağır temaları- doğrudan vermektense müzik aracılığıyla “paylaşılan deneyimler” hâline getirmeye çalışıyor. Bu da onu “konserlik bir ses” olmaktan çıkarıp “tanıklık eden, hatırlatan” bir sanatçı yapıyor. Örneğin geçtiğimiz aylarda Doha’da verdiği konserde “özgür Filistin” çağrısı yapmış; sahnede sadece şarkı değil, bir topluluk ve kimlik vurgusu da yükselmiş. Sonuç olarak Saint Levant’ın sahnesi yalnızca eğlence değil; dinleyeni düşündüren, hatırlatan, bazen sarsan bir alan.

İstanbul’a Geliyor
Ve bu hafta ilk defa İstanbul’da. 12 Aralık’ta Volkswagen Arena’da olacak. Etkinlik, Pozitif Vibrations serisi kapsamında düzenleniyor. Bu konser; kimlik, göç, aidiyet, direniş ve kültürel mozaik temalarını bir araya getiren bir müzik gecesi vaad ediyor. Hem çağdaş müzikten hoşlanıyorsanız hem de farklı kültürlerin seslerini duymak; biraz farkındalık, biraz estetik arıyorsanız konseri kaçırmayın deriz, tabii bilet kaldıysa.