Son günlerde Türkiye’de yaşanan siyasi gelişmeler, sosyal medya kullanım alışkanlıklarını da derinden etkiledi. Özellikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan protestolar ve bu süreçte X (eski adıyla Twitter) platformunda yaşanan sansür iddiaları, kullanıcıları alternatif platform arayışına yöneltti. Bu arayışın en dikkat çekici durağı ise Bluesky oldu.

İmamoğlu’nun tutuklanmasına tepki gösteren birçok kullanıcının X platformundaki hesaplarının askıya alınması veya içeriklerinin kaldırılması, ifade özgürlüğü konusunda ciddi endişelere yol açtı. Bu durum, kullanıcıları daha özgür ve merkeziyetsiz bir platform arayışına itti. Bluesky, bu noktada sunduğu merkeziyetsiz yapı ve kullanıcı odaklı yaklaşımıyla öne çıkıyor.

Nedir Bu Bluesky?

Bluesky, Twitter’ın eski CEO’su Jack Dorsey’nin kurduğu ve şu anda Jay Graber’ın yönettiği, merkeziyetsiz bir sosyal medya platformu. “Merkeziyetsiz” lafı kulağa teknik geliyor olabilir ama asıl mesele şu: Burada algoritmalar değil insanlar öncelikli. Bluesky, kullanıcılara içerik akışlarını özelleştirme, kendi kurallarını belirleme ve hatta kendi “sunucularını” seçme imkânı tanıyor. Yani tek bir patronun, tek bir yapay zekânın veya sansür mekanizmasının hükmetmediği bir sosyal ağ deneyimi.

Bluesky’nin iddiası büyük: Sosyal medya devlerinin yaptığı hataları tekrarlamamak. Jay Graber’ın deyimiyle “Bluesky, sosyal medyanın internete geri döndüğü yer.” Yani ilk zamanlardaki özgürlük ve keşif hissi burada yeniden canlandırılmak isteniyor.

Peki Gerçekten Farklı mı?

Şimdilik evet. Çünkü içerik üreticileri, akademisyenler ve medya çalışanları için cazip olan bir şey var: Kontrol hissi. Kendi akışını tasarlayabiliyor, görmek istemediğin içeriği filtreleyebiliyorsun. Algoritmaların sana ne göstereceğine değil, senin neyi görmek istediğine dayalı bir sistem bu.

Ancak yeni olmak her zaman kolay değil. Wired’ın “Bluesky’ye Nasıl Başlanır?” rehberi bile platformun ilk başta biraz karmaşık görünebileceğini kabul ediyor. Evet, Twitter gibi yazılıyor, benzer bir arayüz var. Ama topluluğun kendi iç dinamikleri, alışkanlıkları, mizah anlayışı ve dili var. İlk günler kendini bir grup muhabbetine ortadan dahil olmuş gibi hissedebilirsin.

Dijital Göçün Sosyolojisi

Bluesky’ye geçiş sadece bir uygulama değişikliği değil, bir duruş beyanı. X’ten ayrılanlar sadece yeni bir “timeline” aramıyor; daha temiz, daha dürüst, daha açık bir dijital kamusal alan istiyor. Bu da artık dijital göçmenliğin yeni bir evresi: politik gerekçelerle değil, ahlaki ve kültürel gerekçelerle platform değiştirmek.

Ancak ortada hâlâ çözülmemiş sorular da var: Gerçekten merkeziyetsiz bir yapı sürdürülebilir mi? Platform büyüdükçe bu “şeffaflık” ve “özgürlük” korunabilecek mi? Ve en önemlisi: Sadece rahatsız olduğumuz her şeyi filtreleyerek daha huzurlu ama daha dar görüşlü dijital odalara mı hapsolacağız?

Bluesky şu an için bir umut. Belki geçici, belki kalıcı. Ama kesin olan şu: İnsanlar artık algoritmaların yönettiği dev platformlardan sıkıldı. Kendi düzenini kurabileceği, dijital sınırlarını kendisinin çizebileceği bir sosyal deneyim arıyor. Bluesky bu ihtiyaca bir cevap olabilir mi, zaman gösterecek.

Şimdilik göç edenler için mavi gökyüzü biraz daha ferah, biraz daha sessiz.