Google, yapay zekâ veri merkezlerinin artan enerji ihtiyacını karşılamak için üç yeni nükleer santral inşa etmeye hazırlanıyor. Evet, yanlış okumadınız: internette bir şey aramak, yapay zekâ ile görsel üretmek ya da bir sohbet botuyla dertleşmek artık nükleer enerjiyle desteklenecek.

Anlaşma, nükleer enerji geliştiricisi Elementl Power ile imzalandı. “İleri nükleer enerji” üretimi hedefleniyor; bu, kabaca “geleceğin daha temiz nükleeri” diye pazarlanıyor. Ancak işin özünde mesele oldukça basit: yapay zekânın çalışması için enerji gerekiyor. Çok fazla enerji.

Bir örnekle: yapay zekâ ile oluşturulan tek bir görsel, bir akıllı telefonu şarj etmeye yetecek kadar enerji tüketiyor. Sadece enerji de değil, su da tüketiyor. Üstelik az buz değil. Örneğin ChatGPT gibi büyük dil modelleri, her 5 ila 50 istek için yarım litreye kadar su harcayabiliyor. Soğutma sistemleri, veri merkezleri, elektrik üretimi derken bu makinelerin su ayak izi giderek büyüyor. 2027 yılına kadar yapay zekânın yıllık su tüketiminin 6,6 milyar metreküpe ulaşabileceği tahmin ediliyor.

Google aramalarında bile bu durum hissediliyor: sadece tek bir arama için gereken enerji, yaklaşık yarım mililitre suya denk düşüyor. Bunu milyonlarca aramayla çarpınca ortaya çıkan tablo epey düşündürücü.

Peki mesele yalnızca teknoloji mi? Yoksa bu dev yapay zekâ rüyasının, iklim krizini ve doğal kaynak kıtlığını körükleyen bir kabusa dönüşme riski mi var?

Google’ın nükleere yönelmesi, bir yandan fosil yakıtlardan uzaklaşmak olarak görülebilir. Ama öte yandan, teknolojinin sınır tanımayan açlığı karşısında dünyanın kalan kaynaklarını kim, nasıl yönetecek?

Şimdilik bildiğimiz tek şey var: Biz bir görsel üret diyoruz, o santral dikiyor.