Punk müziğin bohem kraliçesi Patti Smith, anı kitapları Çoluk Çocuk ve M Treni ile kendine özgü kaleminin lezzetini okurseverlerle buluşturmasının ardından yine bir anı kitabıyla karşımızda: Bread of Angels (Meleklerin Ekmeği). 4 Kasım’da Bloomsbury Yayınevinden çıkan kitap henüz Türkçeye çevrilmemiş olsa da Patti Smith verdiği röportajda Kitap, anne ve babama, kardeşlerime, eşime, kardeşime, beni şekillendiren isimsiz herkese bir aşk mektubudur diyor. Gerçekten de Patti Smith, kitabında “Patti’yi Patti yapan” tüm insanlara tüm çıplaklığıyla saygı duruşunda bulunuyor, bu kitapta hiçbir anı eserinde olmadığı kadar cesur. Mesela Patti Smith, hastalıklarla geçen çocukluğunda tüm maddi zorluklara rağmen onu el üstünde tutarak destekleyen ve hayatında en sevdiği kişilerden biri olan babasının aslında biyolojik babası olmadığını 70 yaşındayken öğrendiğini ilk kez açıklıyor. Annesi ve babası öldükten sonra soyağaçları hakkında fikir sahibi olmak için kardeşiyle yaptırdığı DNA testinin kalbinde büyük bir kırıklıkla sonuçlanacağını hiç tahmin etmediğini söyleyen Patti Smith, kitabını da bu nedenle bir süre ertelediğini itiraf ediyor. Efsane müzisyen, Aslında kitabı bir süre erteledim çünkü bunu sindirmem gerekiyordu. Kitabımın büyük bir kısmı babama adanmıştı ve hâlâ öyle diyor ve gerçeğin babasına olan sevgisini asla değiştirmediğini belirtiyor.

Patti Smith’in hayatına damga vuran isimleri, New York’un sanat camiasında kendi özgünlüğünü oluşturma ve ayakta kalma serüvenini geçmiş anı kitaplarında okumuş olsak da “bu kez Patti Smith, Bread of Angels’ta cool’luğun kitabını yazmış” desek yanlış olmaz. Kendi döneminde Amerikan gençlerini 19. yüzyıl Fransız şiiri ile tanıştıran Patti Smith, şimdiyse Z kuşağına, günümüzün müziğinin, kadınların özgürce yaşama, sanat yapma düşüncesinin temellerinin atıldığı 70’ler New York’unu öğretiyor. Hem de kendi hayatının mahrem detaylarını da kağıda dökerek! Dışlanmış insanlara ithaf ettiği ilk albümü Horses’ın yayınlanmasından 50 yıl sonra yazdığı Bread of Angels, 78 yaşındaki Patti Smith’in hayatının, aslında Z kuşağının dizginlenemez hayalperestleri için de benzersiz bir deneyim olduğunu gözler önüne seriyor. Patti Smith, hastalıklarla geçen çocukluk, fakirlik, daha sonra babasının öz babası olmadığını öğrenmesi gibi hayatının can acıtan dönüm noktalarından her zaman “yaratımla” sağ çıktığını gösteriyor. Hem şiir hem şarkı yazan Patti Smith, 70’lerde çevresini saran Bob Dylan, Bruce Springsteen ve Robert Mapplethorpe gibi sanatçılar arasında kendi sesini bulmuş, New York sahnesinde erkek plak yapımcılarının kaprislerine de boyun eğmemiş. Patti Smith, döneminin ötesine giderek tüm kalıpların dışında bir “karşı kültür ikonu” haline gelmiş ve bu unvanını günümüzde de koruyor. Müzisyen eşi Fred Sonic Smith, ruh eşi Mapplethorpe, çok yakın olduğu kardeşlerinin erken kayıplarının verdiği acıyı sanatla dindirmeye çalışan, tüm “yokluklarda” kendini var eden Patti Smith, Taylor Swift’ten Dua Lipa’ya kadar günümüzün Z kuşağına hitap eden şarkıcılarının da ilham kraliçesi. People Have the Power, günümüzde protestoların baş marşı, eşi Fred’in aramasını beklerken yazdığı Because the Night da aşıkların ilahisi. Patti Smith, Avrupa turnelerinde gençler şarkılarını ezbere söylerken Bu insanı ağlatabilir, çok onur verici. Hâlâ faydalı bir şey yapıyormuşum gibi hissettiriyor ve bu harika bir duygu diyecek kadar da mütevazı. Çünkü Patti Smith, günümüzde yıldız şarkıcıların tüm parıltılarıyla yanına yanaşmak için delirdiği biri. Taylor Swift’in geçen yıl yayınladığı The Tortured Poets Department şarkısında da dediği gibi: “Sen Dylan Thomas değilsin, ben Patti Smith değilim” dedim. Burası Chelsea Otel değil, biz modern aptallarız.
Bread of Angels’da Patti Smith, yapmayı en iyi bildiği şeylerden birini yapıyor büyüleyici kalemini ilham vermek için bir kez daha kullanıyor. Kimilerine Çoluk Çocuk kitabının devamı gibi gelebilir ancak öyle değil. İsterseniz uğruna bir dönem müziğe ara verdiği ve “evlenebileceği tek erkek” olduğunu söylediği Fred Smith’e aşkına, isterseniz Chelsea Hotel günlerine, isterseniz de çocukluğundan bu yana hayatını parçalarken dönüştüren olaylara bakın. Patti, kendine has kalemini boşuna kımıldatmıyor. Her ne kadar kitabını kendini var edenlere ithaf etse de bizim tanıdığımız Patti Smith kendini doğurdu. Kendini şarkı söyleyerek var etti. Kendi hikâyesini yazdı – hâlâ yazmaya devam ediyor.

(Fotoğraf: David LaMason)