Ayşegül Karacan, Şule Kadak Aksoy, Yekta Kopan ve Ayça Derin Karabulut’un tamamen gönüllü olarak yola çıktığı Antakya Yeniden projesi, bölgede deprem nedeniyle gerçekleşemeyen kültür sanat aktivitelerini Antakya’ya yeniden getirerek Hatay’ı eski güzel günlerine kavuşturmayı amaçlıyor.
Projenin ilk organizasyonu 28 Kasım’da gerçekleşmişti. İbrahim Selim Bana Kimse Ne Olduğunu Anlatmadı isimli tiyatro oyunuyla; Yekta Kopan, Ayça Derin Karabulut ve Nermin Yıldırım ise edebiyat söyleşileriyle Antakya’daydı. Biletinial üzerinden satışa sunulan bilet satışı ve destek biletlerin tamamı Türk Eğitim Vakfı (TEV) aracılığıyla Antakya’daki depremden etkilenen 200 öğrencinin eğitimine destek sağlamak amacıyla kullanılıyor.
Antakya Yeniden’in projelerini Instagram hesaplarından takip edebilir ve Antakya’daki bu etkinliklere katılabilir, katılamasanız bile destek bilet alabilirsiniz. Biz de gönüllülerden Ayşegül Karacan ve Yekta Kopan’a sorduk: Antakya Yeniden ne demek?

Yekta Kopan
Antakya artık kendisine “acınmasından” bıktı. Romantik cümlelerden, siyasi rekabetin sahası olmaktan, yardım edilen şehir algısından, bir “sosyal medya etiketi” olarak yaşamaktan yoruldu Biz de “Antakya Yeniden” derken, kentin bu duygusunu sahiplenerek ve oradaki yaşama tutkusuna saygı duyarak yola çıktık. Kültür ve sanat, insanları bir araya getiren, ortak duyguları ve değerleri şekillendiren en önemli araçlardan biridir. Dayanışma ise toplulukların, bireylerin birbirine destek olması, ortak amaçlar doğrultusunda hareket etmesi anlamına gelir. Bu iki kavram, birbirini besleyerek toplumsal dönüşümlere öncülük edebilir. “Antakya Yeniden” haddini bilen ama dönüşümün etkisine güvenen bir destek projesi.
Şunu düşündük: İstanbul ya da diğer büyük şehirlerdeki bir sanatsever neleri izliyor, dinliyor, okuyorsa, Antakyalı sanatseverler de eşzamanlı olarak bunlara ulaşabilmeli. Kültür ve sanatla derin bir ilişkisi olan Antakyalı, bu ülkenin eşit vatandaşı olduğunu hatırlamalı, sanat etkinliklerinde o eşitliği en yüksek seviyede hissetmeli. Çünkü sanat, dayanışmayı güçlendiren kolektif hafızayı oluşturur. Edebiyat, tiyatro, sinema, müzik ve diğer sanat dalları, toplumların ortak acılarını, sevinçlerini ve mücadelelerini aktararak bireyleri bir araya getirir.
Antakya’da henüz sanat mekânları (tiyatro sahneleri, galeriler, konser alanları) işler durumda değil. Ama inandık ki, her yer sanat buluşması için mekân olabilir. Bu mekanlar insanları bir araya getirerek ortak bir ruh oluşturur. “Sanat iyileştirir” romantizmine kapılmadan “sanat buluşturur” demeyi tercih ettik. Biz, bir umut ve direniş modeli olarak sanatla buluşmayı, buluşturmayı seçtik.
Temel prensiplerde buluşan dört kişi yola çıktık ve daha ilk yolculuğumuzda anladık ki, biz “kalabalığız”. Sanatın gücüne, sözüne, barışçıl rengine inanan bir kalabalık. “Antakya Yeniden” demenin kendisi bir kültür eylemi ve bir sanat hareketi çünkü.

Ayşegül Karacan
Antakya Yeniden kendi kendine inisiyatif alan dört kişiden oluşan gönüllülük esasına dayalı bir birliktelik. Bireysel olarak çoğu sivil gibi her türlü desteği vermeye çalışmamızın yanı sıra bu biraz daha bakış açısı farklı bir proje. İstanbul’da, Ankara’da, diğer illerde ne izleniyorsa, dinleniyorsa, aynı şekilde Antakya’da da bu kültür sanat etkinliklerine katılmak isteyen, şehri terk etmemiş 7 kuşak Antakyalı aileler hâlâ orada. Aldığımız dönüşlerde farklı yaş gruplarından Antakyalı, bedava konser ve oyunların dışında -ki bunlar zaten çok değerli ve elbet devam etmeli- eski hayatlarında olduğu gibi etkinliklere katılmak istediklerini de dile getirdiler.
Antakya Yeniden projesindeki herhangi bir etkinliğin bilet satışı tamamıyla Antakyalı depremzede öğrencilere aktarılıyor. Bu sebeple bilet alırken bölgenin de bizim de içimiz rahat. Türk Eğitim Vakfı burada bizimle. Yıl boyu yapacağımız biletli etkinliklerin tamamı vakfa aktarılıyor. Oyuncu ve yönetmen katılımlı film gösterimleri, tiyatro oyunu temsilleri, edebiyat söyleşileri, Antakya mutfağını konuşmak, bölgeye tekrar insan çekmek için yemek uzmanlarıyla kuracağımız sofralar, klasik müzik konserleri, caz koroları götürmek ve insanları tekrar Antakya’ya çağırmak istiyoruz. Çünkü mevcut durumda deprem öncesi iki günlük bir gezide ne yapılabiliyorsa şimdi de bu planı gerçekleştirebiliyorlar. Gastronomi çarşısı açıldı. En iyi restoranları, pastaneleri yine işlemekte. Saint Pierre Kilisesi aynı şekilde aktif. The Museum Otel Antakya’da yemeklerini yerken yedi dönem kalıntıları izleyebilirler hatta üzerinde konaklayabilirler. Antakya kahvesini Roma yolunun üzerinde yudumlayabilirler. Tarihi çarşıdan nefis peynir, salça, zeytin alışverişi yapıp esnafa destek olabilirler.
Antakya hayatta ve bahar yaklaşıyor. Antakya’da bahar bence yaşanması gereken muhteşem bir zaman. Çok sayıda farklı kuş cıvıltısı dinleyip en iyi mutfakta yemek yemek için nefis bir zaman. İşte bu sebeple herkesi davet ediyoruz. Antakya’ya gelinmeli, görülmeli, tüm dünyaya medeniyet gönderen “iyi tohum”u yerinde hissetmeli diye düşünüyorum.