Hawkins kasabasında karanlık Upside Down’a (baş aşağı dünya) geçitlerin açılmasıyla yaşanan korkunç olayları anlatan Stranger Things’in final bölümünün bu gece yayınlanmasıyla Duffer kardeşlerin yarattığı bu evrenin kapıları “biz dünyalılara” şimdilik kapanacak.
2016 yılında hayatımıza giren Stranger Things 5. sezonuyla sona erse de şanı epey konuşulacak gibi görünüyor. Öyle ki diziden uyarlanan Stranger Things: İlk Gölge adlı tiyatro oyunu hâlihazırda Amerika ve İngiltere’de sahnelenirken, dizinin yaratıcıları olan ikiz kardeşler Matt Duffer ve Ross Duffer’ın bir yan dizi üzerinde çalıştığı konuşuluyor. Yaklaşık 10 yıl önce Duffer kardeşlerin Netflix’e orijinal yapım olarak oluşturduğu Stranger Things, 2025’e gelindiğinde sadece platformun amiral gemisi olmakla kalmadı, dizi tarihine de adını altın harflerle yazdırdı. Peki, 80’ler evreninde geçen ve dönemin nostaljisini yansıtan Stranger Things nasıl oldu da gençten yetişkine pek çok kuşağın sevgilisi oldu? Tabii ki dizinin pek çok alametifarikası var. Bunların en başında, Matt ve Ross’un kendilerini “Duffer Kardeşler” olarak marka hâline getirecek kadar iyi yönetmen yapan unsurları mükemmel bir işçilikle bu bilim kurgu evrenine işlemesi geliyor. Stranger Things, kiralık video kasetlerden film izleyerek ve Stephen King kitaplarını takas ederek büyüyen bir nesle hitap etmek için yola çıkmıştı. Zaten o dönemleri hatırlayınca burnu sızlayan nesildenseniz, diziyi ilk izlediğinizde buram buram Stand By Me ve ET gibi 80’ler Amerikasının klasikleşmiş filmlerinin esintilerine kapılırsınız. Tabii ki dizinin bu kadar “tutmasının” tek nedeni izleyicinin ruhundaki nostalji tellerini tıngırdatması değil. Ana karakterlerin dostluk bağı ve havada uçuşan “Arkadaşlar yalan söylemez”, “Eğer ikimiz decindy hollan deliriyorsak, birlikte deliririz, değil mi?”, “Sen ölürsen, ben de ölürüm” replikleri. Çağımızda mumla aranan bu arkadaşlık hissiyatını ekrandan kalbimize sızdırdı. Ana karakterlerin dostluğu bir sonraki bölümü izleme motivasyonlarından biri oldu.

Ondan fazla kez reddedildi
Duffer kardeşler, Stranger Things’i -gelmiş geçmiş en kârlı dizilerden biri olacağını tahmin etmeden- Montauk adıyla 2013’te yarattığında, gözünü Hollywood’a diken ancak sektörde bir dizi hayal kırıklığı yaşamış genç hayalperestlerden öte değillerdi. Duffer Kardeşler, Kuzey Carolina’da film meraklısı bir babayla büyüdü ve dördüncü sınıftan beri birlikte hikâyeler yazıyorlar. O zamanlar, fantastik kart oyunu Magic: The Gathering’e dayalı bir film yönetmişlerdi. Bir video kamerayla, Nerf oklarıyla oynayan ve Freddy Krueger maskeleri takan arkadaşlarını çekerken, arka planda Tim Burton filmlerinin müzikleri çalıyordu. Duffer’ların henüz çocukken kendilerine kurdukları bu “evren”, günümüzde televizyon tarihine geçen Stranger Things’in habercisiydi. Eğer tüm bunlar Wes Craven ve John Carpenter filmlerine doyasıya dalmış iki çocuğun ateşli rüyası gibi geliyorsa, bunun nedeni gerçekten de öyle olması! Hollywood’a girmeye çalışan Duffer Kardeşler, M. Night Shyamalan’ın yapımcılığını üstlendiği Wayward Pines adlı televizyon dizisi için senaryo yazdı ve yıllarca rafa kaldırılan bir uzun metrajlı film yaptı. Dufferlar, fırsatların azlığı nedeniyle her idealist yönetmen gibi pek çok kez hayal kırıklığına da uğradı. Ama pes etmediler ve sonunda direksiyonun başına geçme kararı aldılar. Dufferlar kendi projelerini yarattılar ama projeyi 10’dan fazla yapım şirketine sunmalarına rağmen yine başarılı olamadılar. O zamanlar Müzede Bir Gece gibi aile dostu filmleriyle tanınan yönetmen ve yapımcı Shawn Levy, televizyon işinde değildi. Ancak 2015 yılında masasına, Montauk adlı bu diziyi özetleyen, güzelce hazırlanmış bir taslak geldi. Dizinin ilk adı, Amerikan hükümetinin 80lerde insanlar üzerinde gerçekleştirdiği iddia edilen zihin kontrolü, zaman yolculuğu ve psişik yeteneklerle ilgili deneyleri kapsayan Montauk projesinden ilhamla seçilmişti. Duffer Kardeşler’in Montauk projesinden ilhamla yarattığı senaryo ve tanıtım videosu kayıp bir çocuk hakkındaki bir hikâyeye hizmet ediyordu ama aynı zamanda Elm Sokağında Kâbus ve Üçüncü Türden Yakınlaşmalar’a benzer ikonik görüntüler de içeriyordu. Sonra ne mi oldu? İki gün sonra, Duffer Kardeşler kendilerini Levy’nin ofisinde buldu. Tabii ki her şey sorunsuz değildi. Hayatlarının çoğunu sadece birbirleriyle konuşarak geçirmiş iki kardeş, projelerinde farklı görüşler ve değişiklik talepleriyle yüzleşti. Çekim mekânının Long Island yerine maliyeti daha düşük olan Indiana’ya taşınması ve isminin Stranger Things olarak değiştirilmesi gibi tavizler verildi. Daha sonra, o zamanlar Netflix’in birkaç orijinal yapımlarından biri olan Orange Is the New Black ve House of Cards gibi dizilere imza atan Cindy Holland için diziyi geliştirdiler.

Netflix, Stranger Things ile risk aldı
Netflix, bu bilinmeyen senaristlerle risk almayı kabul etti. Çoğu stüdyo, Star Wars veya Yüzüklerin Efendisi gibi yerleşik izleyici kitlesine sahip, kendini kanıtlamış yapımlara büyük paralar harcarken Netflix, sıfırdan franchise yaratma riskini aldı. Bu gerçek bir riskti çünkü Disney veya Warner Bros.’un aksine, Netflix’in sürekli olarak yeniden üretebileceği geniş bir fikri mülkiyet kütüphanesi yoktu; orijinal yapımlara da ancak 2012’de başladı. Rakiplerinin önüne geçmek için ya kendini kanıtlamış serileri lisanslayıp kitaplığına katmalıydı ya da sıfırdan franchise‘lar oluşturmalıydı. Şirket, ikinci yolu seçti ve henüz dizinin birinci sezonunun ortasında Dufferlara Stranger Things’in seri olabilmesi için evreni kapsamlı bir şekilde genişletmelerini söyledi. Aslında Dufferlar planlanan ikinci sezona beş sezonluk dizi sığdırmıştı ama verilen karar çok yerinde oldu ve akıllarındaki tüm fikirleri diğer sezonlara serpiştirebildiler.
Nostaljik yetişkinler de Z kuşağı da izlemeden duramadı
Dufferlar Stranger Things’i nostaljik yetişkinler için bir malzeme olarak geliştirmiş olsa da aynı zamanda çocukken gözlerini kapatarak Stephen King uyarlaması izlemenin “büyüsünden” de yararlandı. Bu bir nevi “büyü” çünkü gerçekten de hangi yaşta olursanız olun diziyi izlediğinizde yer yer gerilip gözünüzü istemsizce kapatsanız da bölümü izlemekten kendinizi alamıyorsunuz! Nitekim, her yıl yeni bir genç izleyici kitlesi Netflix kütüphanesinde diziyi keşfettikçe, ergenlik öncesi izleyici kitlesi de büyüdü. Veri firması Parrot Analytics, dizinin 2020’den (veri takibine başladığı yıl) bu yana Netflix’e iki milyon yeni abone ve bir milyar dolardan fazla gelir getirdiğini tahmin ediyor. Ve her yeni bölüm, maliyet ve iddia açısından da büyüdü. Bölüm başına 30 milyon dolar, toplamda 270 milyon dolara mal olan dördüncü sezon, televizyon tarihinin en pahalı sezonlarından biri oldu. Final sezonunun kesin maliyeti henüz belli değil ama Netflix’in sekiz bölümün her biri için 50 ila 60 milyon dolar arası para harcadığı ve maliyetin toplamda neredeyse yarım milyar dolara ulaştığı söyleniyor. Bu, önceki sezonun harcamasının neredeyse iki katı demek! Ayrılan bütçeye şaşırmamak gerek çünkü Stranger Things, Netflix’in en değerli mülkü. Cadılar Bayramı kostümlerine, oyuncaklara, Tony ödüllü bir oyuna, yakında çıkacak Stranger Things: Tales From ’85 adlı animasyon dizisine ve büyük ihtimalle en az bir yan diziye ilham kaynağı oldu. Sadece son sezonda inanılmaz işbirliği anlaşmaları yapıldı. Converse ve Nike marka ayakkabıları, Pandora takıları, Squishmallow peluş oyuncakları, Dungeons & Dragons oyunları ve hatta Palermo’nun dondurulmuş pizzası derken liste uzar gider.
Üç yılda bir yayınlanması bilinçli bir tercih
80ler Amerikasının popüler kültürü dizi sayesinde günümüze sirayet etti etmesine ama Duffer Kardeşler’in incelikli mesajlarla, ipuçlarıyla ve sevdikleri öğeleri yerleştiriş biçimleriyle yepyeni bir “şey” yapması, asıl çarpıcı gerçek. Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Taht Oyunları gibi incelikli evrenler, izleyicinin karşısına sık sık çıkmıyor; bu nedenle Dufferların yaptığı şey çok kıymetli. Dizi final yaptı bitti, peki etkisi geçici mi, yoksa zamana dayanacak mı? Neredeyse üç yılda bir yeni sezonu çıkan dizideki çocuk oyuncuların bazılarının evlenip çoluk çocuğa karışması, bazılarının karşımıza sakallı çıkması bayağı eleştirilmişti ama Duffer Kardeşler için Stranger Things’in uzun sezon araları risk değil, bir tercihti. “Fazla ara verildi” eleştirilerine rağmen her sezon sapasağlam ayakta kalmayı başardılar. Matt Duffer’ın da söylediği gibi “Her şeyi çok hızlı tükettiğimiz bir çağdayız. Biz bekleyişin hâlâ bir değeri olduğuna inanıyoruz.” Günümüzde diziler çoğu zaman hızla izlenip aynı hızla unutulurken, Stranger Things tam tersini yapıyor: Geri çekiliyor, sessizleşiyor ve bu sessizlikte büyüyor. Ross Duffer’ın “Her sezonun bir olay gibi hissettirmesini istiyoruz” sözleri, dizinin yayın stratejisinin özeti niteliğinde. Bu yaklaşım, dizinin neden yıllar geçse de hafızalardan silinmediğini ve büyük ihtimalle gelecekte de silinmeyeceğini açıklayan kilit nokta.
Yeni anlaşma yeni macera
Peki, Duffer Kardeşler’in her zaman inatla hayallerinin peşinden gitmesi mi yoksa iflah olmaz sinema tutkunu olmalarından mütevellit konfor alanından, yani Netflix’ten ayrılarak Paramount’a geçmesi mi daha heyecan verici? Evet doğru duydunuz, Dufferlar, Netflix’le Stranger Things’le bağlantılı projelerde çalışacak ancak bundan sonra yeni projeler yapmayacak. Kendilerini “televizyoncu değil de sinemacı” olarak tarif eden yönetmen kardeşlerin bu kararının ardında Paramount’un sinema gösterimi sözü vermesi var. Yani, Duffer’lar büyük aşkları sinema uğruna Netflix’ten ayrıldı ve bizi de merak uyandırıcı bir bekleme sürecine dahil etti. Ne diyebiliriz ki Stranger Things’le yavaştan vedalaşalım ve yeni heyecanlara yelken açalım.

“Strange” gerçekler
– Dizide oyuncu olmak için toplamda 1.213 çocuk başvuruda bulundu.
– Özel güçlere sahip Eleven karakterinin favori yemeği olan Eggo Waffle’ın satışları birinci sezonun ardından yüzde 14 arttı.
– Max’in Vecna’dan kaçarken dinlediği Kate Bush’un 80’ler klasiği Running Up That Hill şarkısı 37 yıl sonra listelerde bir numaraya yükseldi.
– Dizide ana karakterlerin oynadığı Dungeons & Dragons oyununun internette aranma oranı dördüncü sezondan sonra yüzde 600 arttı.
– Upside Down’da uçuşan şeyler, yastık kılıfının içine doldurup saçılan karahindibalardı.
– Final sezonunda bubi tuzakları Evde Tek Başına filminden esinlenilerek eklendi. Katastrofik sahnelerdeyse Terminatör 2 esintileri bulmak mümkün. Terminatör 2’nin yıldızı Linda Hamilton’a son sezonda yer verilmesi de bu “esinlenmenin” bir sonucu.
– Duffer Kardeşler, kendilerini sinemaya yönlendiren lisedeki tiyatro öğretmenleri Hope Hynes Love’a son sezonda öğretmen Harris rolünü vererek ona saygı duruşunda bulundu.

“Strange” playlist
Dizide yer alan ve adeta zamanda yolculuk yapıp müzik zevkimizi kendine getiren şarkılar:
- The Mamas & the Papas – California Dreamin’ (1965)
- Jim Croce – You Don’t Mess Around with Jim (1972)
- The Clash – Should I Stay or Should I Go (1982)
- Toto – Africa (1982)
- The Police – Every Breath You Take (1983)
- Ray Parker Jr. – Ghostbusters (1984)
- Dead or Alive – You Spin Me Round (Like a Record) (1984)
- Limahl – Never Ending Story (1984)
- Kate Bush – Running Up That Hill (1985)
- Metallica – Master of Puppets (1986)

En “strange” 5 bölüm
Dizinin gidişatını değiştiren, “artık hiçbir şey eskisi gibi değil” dedirten bölümler:
- “Büyücü” (Sezon 5) – IMDb: 9.7
- “Hawkins Laboratuvarında Katliam” (Sezon 4) – IMDb: 9.6
- “Sevgili Billy” (Sezon 4) – IMDb: 9.5
- “Alt Üst” (Sezon 1) – IMDb: 9.3
- “Kapı” (Sezon 2) – IMDb: 9.3