İngiliz efsane müzik grubu The Beatles’ın oluşumu, başarısı ve müzikal mirasını konu alan The Beatles Anthology belgesel dizisi, bugün Disney+’ta yayınlandı ve 21. yüzyılın müzikseverlerinin neden hâlâ The Beatles’a vurgun olduğunu 9 enfes bölümle karşımıza çıkardı. Peter Jackson tarafından yaratılan ve Apple Corps tarafından üretilen bir İngiliz belgesel dizisi olan The Beatles Anthology, Paul McCartney, George Harrison, John Lennon ve Ringo Starr’ın kariyerini, yüksek çözünürlükte restore edilmiş nadir arşiv görüntüleriyle ele alıyor. Dizi, The Beatles’ın kendi anlatımlarıyla grubun Liverpool’daki başlangıcını, 1960’larda yaşadıkları hızlı yükselişi ve dünya kültürü üzerindeki kalıcı etkilerini samimi bir şekilde ekrana getiriyor. Grubun zamansız hikâyelerinde ABD’ye çığır açan gidişleri, 1960’ların karşı kültürünün ön saflarında yer almaları, Hindistan’daki manevi keşifleri ve sonunda dağılmaları gibi dönüm noktaları var. Ve tüm bunlar boyunca değişmez bir tema diziye eşlik ediyor: Müzik, her zaman müzik.
60 dakikalık bölümler, Peter Jackson’ın Park Road Post stüdyosunun denetiminde gerçekleşen restorasyon çalışması sayesinde, sanatçıların kariyerlerine ve işbirliklerinin perde arkasına samimi bir bakış sunuyor. Aslında belgesel dizisi, 2021 yılında The Beatles: Get Back belgeselinin yönetmenliğini de yapan Peter Jackson’ın çalışmalarının devamı niteliğinde. Ancak, bu yeni versiyon, daha önce yayınlanmamış görüntüler ve orijinal negatiflerden yeniden düzenlenmiş sekanslar içeriyor. Ayrıca grubun hayatta kalan üyelerinin de dizinin üretim aşamasına dahil olması bir diğer değerli detay. Çoğu görüntüyü internette bulmak da mümkün ama Peter Jackson’ın görüntü kalitesini yükselttiği ve yeni görüntüleri de müthiş bir kurguyla birleştirdiği bölümler yepyeni bir şey izliyormuşuz hissiyatını da veriyor. Bunu daha fragmandan anlamak mümkün ve Peter Jackson’ın mahareti de burada devreye giriyor. Grup üyelerinin işbirlikleri ve anlaşmazlıkları, dönemin müzik endüstrisinin müzisyenler üzerindeki etkisi gibi daha nice detay da belgeselde mevcut.
Tarihi ve sürükleyici bir üslupta olan dizi, müzik ve kültür tarihi meraklıları ile The Beatles hayranlarına hitap ediyor. Yeniden canlandırma yerine, doğrudan tanıklıklara ve belgesel hassasiyetine odaklanıyor. Ayrıca, grup üyelerinin kişisel hayatlarını da o parıltılı kariyerinin dışında tutmak haksızlık olur. Lennon, 40 yaşında öldürüldü. Harrison, evine izinsiz giren biri tarafından ağır bir şekilde bıçaklandıktan iki yıl sonra 58 yaşında hayatını kaybetti. Starr, alkolizm ve uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele etti. McCartney, eşi Linda 1998’de öldüğünde ellili yaşlarında yalnız kalmıştı. Belgeselde grubun tarihinin sunuluş biçiminde bir “efsaneleştirme” var, kabul. Ama bence The Beatles mutlu sonlarını hak ediyor ve biraz abartının da zararı olmaz.

Genç müzisyenlerin koruyucusu McCartney
Belgesel, henüz yapay zekânın olmadığı, akış hizmetlerinin yerinde yellerin estiği dönemlerde müzik yapmanın ne demek olduğuna dair de güzel bir hatırlatma niteliğinde. Her şey gibi müziğin de hızlı tüketildiği bir dönemde bir grubun 60 yıldır aynı hevesle dinlenmesinin büyüsüne de kapılıyoruz bu belgeselde. Üstelik grubun efsane üyesi Paul McCartney’nin bu konuda epey öfkeli olduğu da biliniyor. Ununu elemiş eleğini asmış bir müzisyen olan 83 yaşındaki McCartney, gençlere sadece müziğiyle ilham vermiyor aynı zamanda onları yapay zekâya karşı da korumaya çalışıyor. Daha geçen hafta McCartney, İngiliz hükümetinin yapay zekâ şirketlerine telifsiz içerik kullanım izni vermesine karşı hazırlanan protesto albümüne alışılmadık bir yöntemle katıldı. Kate Bush ve The Clash gibi önemli isimlerin bulunduğu, şubat ayında çıkacak olan “Is This What We Want?” adlı protesto albümüne dahil olan McCartney, şarkısında sadece “tıslamalara” yer verdi. McCartney’nin beş yıl sonra yayınladığı ilk parçada şarkı söylemeyip sadece tıslayarak tepki göstermesi tam da bir efsaneye yaraşır bir hareket! Üstelik albümdeki 12 şarkının her biri sadece tek kelime başlık taşıyor. Birleştirildiğinde ise “İngiltere hükümeti, yapay zekâ şirketlerinin çıkarı için müzik hırsızlığını yasallaştırmamalı” cümlesi ortaya çıkıyor. McCartney, “Genç bestecilerin kariyeri mahvolabilir” diyor ve yapay zekânın kontrolsüz kullanımının genç yetenekleri yok edeceğini söylüyor.