The New Yorker 1925’te yayın hayatına başladığında, sinema hâlâ “yeni” bir sanat formu sayılıyordu. Hollywood endüstrisi hızla büyürken, derginin film sayfaları sinemaya yalnızca popüler bir eğlence gözüyle değil, ciddi bir sanat dalı olarak da bakmaya başladı. Richard Brody’nin hazırladığı “What The New Yorker Was Watching in 1925” başlıklı yazı, o ilk yılın eleştirilerini yeniden hatırlatıyor.

Derginin açılış sayısında (21 Şubat 1925) yer alan ilk film yazısı, Alman yönetmen F. W. Murnau’nun The Last Laugh filmi üzerineydi. Eleştirmen, kameranın özgürlüğüne hayran kalıyor ve “hiç bu kadar ruhu yakalayacak esnekliğe ulaşmamıştı” diyerek filmi övüyordu. Bu, The New Yorker’ın daha ilk günden “sinema bir sanattır” çizgisine yöneldiğinin işaretiydi.

İlk film muhabirlerinden biri Will Hays Jr.’dı. Babası Will Hays Sr., Hollywood’un ünlü sansür yasalarının mimarıydı. Jr.’ın yazılarında, babasının koyduğu katı kurallara ince ince göndermeler ve hicivler bulunuyordu. Bu da derginin, eğlence dünyasıyla dalga geçen, sivri dilli tavrını erken dönemde ortaya koydu.

The New Yorker sayfalarında Charlie Chaplin’in The Gold Rush’ı, Ernst Lubitsch’in Forbidden Paradise’ı, Erich von Stroheim’ın Greed’i ve King Vidor’un The Big Parade’i gibi dönemin öne çıkan yapımları da kendine yer buldu. Bu filmler sadece seyirciyi büyülemekle kalmıyor, aynı zamanda stüdyo sistemine kafa tutan “auteur yönetmen” anlayışını da besliyordu.

1925’in sonunda eleştirmen Theodore Shane, derginin ilk “Yılın En İyi 10 Filmi” listesini hazırladı. Bu listede The Last Laugh, Greed, Forbidden Paradise, Kiss Me Again, The Gold Rush ve The Big Parade gibi filmler vardı. Shane’in bakış açısı netti: sinema, sıradan melodramların ötesinde, yönetmenin kişisel vizyonunu taşıyan bir sanat olmalıydı.

The New Yorker’ın 1925’te sinemaya yaklaşımı, bugünkü film eleştirisinin temelini attı. Dergi, sinemayı eğlencelik değil, toplumsal, estetik ve düşünsel boyutları olan bir alan olarak ele aldı. Neredeyse yüz yıl sonra bile bu tavır değişmedi; bugün hâlâ The New Yorker’ın film sayfaları, popüler yapımların ötesine bakıp sinemayı kültürün nabzı olarak okuyor.