Haziran ayı geldiğinde takvim yaprakları biraz daha renkleniyor. Çünkü biliyoruz, artık aşinayız, haziran yalnızca yazın başlangıcı değil, aynı zamanda LGBTQ+ topluluğunun dünya genelinde onurla, neşeyle ama her daim mücadeleyle kutladığı bir ay.
Peki neden Haziran? Cevap, 1969 yazına, New York sokaklarına uzanıyor.
28 Haziran 1969 sabahının erken saatlerinde New York City’nin Manhattan bölgesinde yer alan Stonewall Inn adlı bara yapılan polis baskını ne bir gey bara yapılan ilk polis baskınıydı, ne de LGBTQ+ bireyler ilk kez polise karşı koydular. Ancak takip eden günlerde yaşananlar, Amerika Birleşik Devletleri’nde LGBTQ+ aktivizminin seyrini kökten değiştirecek bir kırılma noktası oldu.
İşte, o gece başlayan ve günlerce süren Stonewall Ayaklanmaları, bugünkü Onur Ayı’nın başlangıcı. Bir yıl sonra, 1970’te New York, Los Angeles ve Chicago’da ilk Onur Yürüyüşleri düzenlendi.
O günden bugüne Haziran ayının başka bir anlamı var. Panellerden konserlere, film gösterimlerinden yürüyüşlere kadar uzanan, her yıl tekrarlanan bir gelenek yıllardır devam ediyor. Sembol belli: Gökkuşağı bayrağı. Gilbert Baker’ın 1978’de tasarladığı bu renkli sembol özellikle 1980’lerde AIDS krizi, 1990’larda Stonewall’un yıldönümleri, ve 2000’lerde evlilik eşitliği mücadeleleriyle birlikte küresel çapta tanınan bir LGBTQ+ sembolüne dönüştü. 2015’te ABD’de eşcinsel evliliğin yasallaştığı günse Beyaz Saray gökkuşağı renkleriyle ışıklandırıldı.
Türkiye’de ise bu ay, her yıl biraz daha zorlu fakat inatından da taviz vermeden geçiyor. Onur Yürüyüşleri çeşitli engellerle karşılaşsa da Stonewall’dan el alanlar hâlâ sokaklarda, “buradayız” demeye devam ediyorlar.
Bu hafta Stonewall’la ilgili bir belgesel izleyin. Pride’la ilgili bir film açın, bir şarkı dinleyin, ya da sadece yürürken, gökyüzüne bakın ve bu ayın ne anlama geldiğini düşünün.
Haziran, onurla yürüyen herkesin ayı.
Kutlu olsun.